Hayat yolculuğu herkesin sandığı gibi dışsal değil aksine içsel bir yolculuktur
Bu içsel yolculuk kişinin kendisini fark etme ve keşfetme sürecidir
İçimizdeki anlam boşluğunu doldurmadıkça hayatta doldurduğumuz boşluğun anlamlı olması da mümkün değildir
Bu içsel yolculuk tamamlanmadıkça elde edilen hiçbir sonuç bizi tatmin edemez
Zaten değerli olan elde ettiğimiz sonuç ya da başarının kendisi değildir; bizim ona yüklediğimiz anlamdır
Bu nedenle, hayat peşinde koşmadan önce anlam peşinde olmak gerekir.
Eğer böyle olmazsa ne mi olur?
Hayatımızda başkalarını memnun etme şansımız olabilir ama bizim tatmin olmamız kolay olmaz
Her şeyin şekerli sakız kadar ömrü olur. Tat kaçınca değişim de kaçınılmazdır
Bazen bulunduğumuz ortamın tadı kaçar, biz değiştiririz; bazen de bizim tadımız kaçar, ortam bizi değiştirir
Tat kaçmasına rağmen hala devam ediyorsak ne kendimize ne de çevremize hayrımız olur.
O halde gençler!
Dünya nimetlerine dalmadan önce kendi derinliklerinizi keşfetmeye var mısınız?
Hayatta ne istediğimizi bilirsek arayıp bulduğumuz şeyin de anlamı olur. Kendi kişisel özelliklerimizin, yeteneğimizin, becerilerimizin, bilişsel ve duyuşsal kapasitemizin farkında olmak ve doğru yönetebilmek bizi avantajlı bir konuma taşır. Başkalarının bizi tanımlamasından ziyade kendimizin bu sonuca iç sorgulama neticesinde ulaşmamız bu durumun değerini bir kat daha arttırır. Kısacası insanın önce kendisini anlama, sonrasında ise yaşadığı hayatı anlamlandırma süreci erken yaşlarda çok az kişinin başarabildiği bir olgudur. Kendi kararlarımızın ve tercihlerimizin patronu, kaynağı, karar vericisi ve yönlendiricisi olmak hata yapma ve mutsuz olma olasılığımızı da düşürür. Dünyalıklarımızı yani sahip olduklarımızı önemsemeden önce kendimizi dert etmeyi ve sonrasında ise kendimizle dertleşmeyi gerektirir bu süreç. Belki de bu süreci kendimizi bulma değil, kendimizle buluşma diye tanımlamak çok daha doğru olacaktır.